23 Şubat‘ta erken seçimlerin yapılacağı Almanya‘da göç ve göçmenler, maalesef yine seçim malzemesi ve oy aracı yapılmak isteniyor. İnsanları etnik kökeni veya inancı nedeniyle damgalamak, potansiyel suçlu ilan etmek ve ekonomik-sosyal sorunların sorumlusu olarak hedef göstermek, toplumsal gerçeklerin üzerini örten ve toplumu tehlikeli bir kutuplaşmaya iten ırkçı-ayrımcı bir siyaset asla kabul edilemez!
GÖÇMEN DÜŞMANLIĞI GERÇEKLERİ GİZLEMENİN ARACI
Göçmen düşmanlığını Almanya‘nın geleceği için bir “çözüm” olarak toplumun önüne koyan bu siyaset, sadece göçmenlere değil, tüm halka ve ülkenin geleceğine zarar veriyor. Çünkü ülkede halkın büyük bölümünün yaşadığı ekonomik ve sosyal sorunların esas nedenlerini ve çözümlerini tartışmak yerine, göçmenler günah keçisi yapılmak isteniyor. İktidarda veya muhalefette, yıllardır bu ülkede siyasete yön veren partilerin ekonomik ve sosyal hayatımızı zorlaştıran rolü ve sorumluluğu hasıraltı edilmek is- teniyor. Göçmenleri sorgulayan ve hedef tahtasına koyan bu partiler öncelikle halkın çalışma ve yaşam şartlarını kötüleştiren politika ve uygulamalarının hesabını vermelidir.
GÖÇMENLER DEĞİL TÜM HALKI MAĞDUR EDEN POLİTİKALAR SORGULANMALIDIR!
Bizler artık bu ülkenin ve halkın gerçek sorunlarını ve taleplerini tartışmak istiyoruz! Örneğin bu ülkede halkın yüzde 80‘inin gelir düzeyi ve yaşam standardı sürekli kötüye giderken, neden servetin yüzde 70‘inin sadece yüzde 10‘luk en zengin kesimin elinde toplandığını öğrenmek istiyoruz!
Sağlık sisteminin nasıl çöktüğünü, neden uygun kiralarla konut bulamadığımızı, çocuklarımıza kreşlerde veya okullarda neden yeterli sayıda eğitimci bulunamadığını, emeklilerin yaşlılıkta neden yoksulluk çektiğini ya da milyonlarca işçinin reel ücretleri artmazken neden büyük şirketlere sürekli devlet teşvikleri ödendiğini soruyoruz!
Savaş ve gerilime dayalı dış politika yüzünden, sadece son üç yılda 200 milyar eurodan fazla kaynak silahlanmaya ayrılırken, halkın payına sosyal kısıtlamalar, tasarruf ve hayat pahalılığı düşmesini tartışmak istiyoruz!
Ve yine Ortadoğu‘da, Asya‘da, Afrika’da büyük devletlerin çıkar savaşları yüzünden milyonlarca insanın mülteci olmaya zorlandığı koşulları kimlerin ve hangi politikaların yarattığını bilmek istiyoruz!
Ve şunu net olarak biliyoruz ki; dış politikadan ekonomiye, eğitimden sağlığa bütün toplumsal alanları etkileyen ve halkın refahını eriten bu politikalardan göçmenler veya mülteciler değil; iktidar veya muhalefet partileri olarak bu kararları alan ve savunanlar sorumludur.
25 milyon göç kökenli insanın yaşadığı ve resmi verilere göre her yıl 400 bin göçmen işgüne ihtiyaç olan bu ülkede, yerli ve göçmen vatandaşların ortak yaşamı, sizlerin oy avcılığınıza kurban edilemeyecek kadar değerlidir! Yıllardır aynı işyerinde, aynı okulda, aynı semtte birlikte yaşayan ortak sorunlara ve ortak geleceğe sahip insanları ırkçı, ayrımcı ve kutuplaştırıcı siyasetinizle bölmenizi ve düşmanlaştırmanızı asla kabul etmiyoruz. Göçmenler bu ülkenin sırtında bir yük olmak bir yana tersine toplumsal hayatın her alanındaki üretimleriyle refahın çoğalmasına katkı sunuyorlar. Asıl sorun refahın neden yerli ya da göçmen bütün halka adil olmayan bir şekilde dağıldığı sorunudur!
ORTAK GELECEĞİMİZ İÇİN BİRLİKTE YAŞAMI GÜÇLENDİ- RELİM
DİDF olarak bütün yerli ve göçmen işçileri, sendikaları, bilim insanlarını, sanatçıları ve demokratik kuruluşları bu seçimlerde ve seçim sonrasında hangi partilerden oluşursa oluşsun yeni hükümetin, göç ve göçmenleri bu ülkenin doğal bir parçası ve gerçeği olarak görmek yerine; ayrımcı, kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı bir siyasetin hedefi haline getiren politikalarına hep birlikte ‚hayır‘ demeye çağırıyoruz.
Göçmen düşmanı siyaset, ekonomik-sosyal sorunları ve gelecek endişesi artan yerli toplumdaki önyargıları artırmakla sınırlı kalmıyor; göç kökenli insanları da bu ülkeye ve topluma karşı güvensizleştiren, içe kapanmaya ve paralel yaşama iten sonuçlar yaratıyor.
Evet Almanya‘nın bir ‚gelecek sorunu‘ vardır ve bu öncelikle, etnik köken ve inanç farklarını malzeme yapan milliyetçi politikaları mahkum etmeyi gerektirmektedir. Bunun için, etnik köken veya inanç ayrımı yapmadan, herkesi ortak yaşamı güçlendirmeye; milliyetçi politikalara, önyargılara ve ayrışmaya karşı tavır almaya çağırıyoruz!