19 Şubat’da Irkçılığa ve faşizme karşı sokağa çıkıyoruz
19 Şubat 2020’de Hanau’da bir ırkçının iki nargile kafesine ve yakınlarındaki dükkanlara girerek 5’i Türkiye kökenli olmak üzere toplam 9 göçmen genci katletmesinin üzerinden bir yıl geçti. Katliamı gerçekleştiren ırkçı Tobias Rathjen’in olaydan hemen sonra annesini de katlettikten sonra intihar ettiği açıklandı. Katilin sosyal medya üzerinden ırkçı-faşistlerle ilişkisi olduğu tespit edilmesine rağmen, bugüne kadar kimlerle bağlantılı olduğu, katliamı planlarken başkalarından yardım alıp almadığı açığa çıkarılamadı. Bu nedenle katliam başından itibaren bireysel bir eylem gibi gösterilerek, bütün yönleriyle araştırılması engellendi.
Katliamların üstü örtülüyor, ırkçı-faşistler korunuyor!
Hanau katliamından önce de Almanya’da bir çok ırkçı-faşist katliam gerçekleşmişti. 11 Temmuz 2018’de sonuçlanan NSU davasında, istihbarat örgütleriyle faşist katillerin iç içe olduğu açıkça görülmüştür. İstihbarat örgütlerinin NSU tarafından işlenen cinayetlereki rolünü gizlemek için, tanıkların ortadan kaldırılması dahil, birçok belgenin yok edilmesine göz yummuştur. Göçmenlere sahip çıktığı için faşistler tarafından katledilen CDU üyesi Kassel Valisi Walter Lübcke davasında da, cinayetin arkasındaki güçler açığa çıkartılmamış, olay tek bir faşistin işi olarak lanse edilmiştir. Görülüyor ki; devlet sadece göçmenlere yönelik katliamların değil Alman demokratlarına, antifaşistlerine yönelik işlenen suçlarda da aynı yola başvurmaktadır.
Son dönemlerde birçok eyalette polis içerisinde ırkçı-faşist grupların olduğu da ortaya çıktı. “NSU 2.0” adıyla ırkçılığa karşı olanlara tehdit mektupları gönderenlerin Hessen polis teşkilatıyla bağlantılı olduğu açığa çıkmasına rağmen, sorun çözülememiştir. Yine Federal Ordu’nun en seçkin biriminde ırkçı gruplaşmaların ortaya çıkması, bunların eylem planları yapması tesadüf değildir. Yakın döneme kadar Anayasayı Koruma Örgütü’nün başında olan Hans-Georg Maaßen, ırkçılara gösterdiği empati ve destek nedeniyle görevden alındı. Eyaletler düzeyinde polis içerisinde ortaya çıkan ırkçı çetelere karşı bazı adımlar atılsa da, Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer, bu çetelere dokunulmasını, polis ve diğer güvenlik kurumları içerisindeki faşist örgütlerin araştırılmasını engellemeye devam ediyor.
Irkçılığa karşı Alman emekçileriyle birleşelim!
Hanau ve diğer kentlerdeki ırkçı katliamların asıl amacı korku ve sindirmeyle farklı uluslardan ve inançlardan göçmen emekçilerin Alman emekçileriyle birleşerek ülkenin parçası hakine gelmesini engellemektir. Irkçıların bu hedefine ulaşmaması için yerli ve göçmen emekçilerin ortak sorunlar etrafında birleşmesini güçlendirelim. Alman halkının çok büyük bir kesimi ırkçılığa ve ırkçı teröre karşı sessiz kalmıyor. Senelerdir her olayın ardından katliamları lanetlemek, sorumlulardan hesap sormak ve ırkçı-faşist örgütlerin kapatılması için sokakta mücadele sürdürülüyor.
Irkçı saldırıların artması, neonazilerin devlet içerisinde örgütlenmesi hükümet politikalarının sonucudur. Hükümet uyguladığı ayrımcı politikalarla, ekonomik ve sosyal politikalarla ırkçılığın güçlenmesine zemin hazırlamakta. Irkçılıktan-ayrımcılıktan ve ekonomik politikalardan sadece göçmenler değil, Alman halkı da zarar görmekte. Bunun için ırkçılığa karşı mücadele, ırkçı politikaların geriletilmesi, faşist katliamların engellenmesi ancak ve ancak Alman halkıyla birliğimizi güçlendirmekten ve her türden ırkçılığa, emekçilerin bölünmesine hizmet eden politikalara karşı mücadele etmekle mümkün olabilir.